Ünlü düşünür George Orwell’in şu sözü, durumu özetler niteliktedir: “Büyük Kardeş seni izliyor.” Orwell’in distopik romanı “1984”te bahsedilen bu ifade, bireylerin sürekli gözetim altında tutulduğu ve özgürlüklerinin kısıtlandığı bir dünyayı tasvir eder. Çin’deki bazı uygulamalar, bu distopik senaryonun gerçek hayatta karşılık bulduğu endişelerini artırmaktadır. Teknolojinin getirdiği olanaklar kadar, bu olanakların sorumlu ve etik kullanımı da büyük önem taşımaktadır.
“Black Mirror” dizisi, modern topluma dair karanlık ve distopik senaryoları ile tanınan bir bilim kurgu antolojisidir.
Teknolojinin ve dijital çağın toplum üzerindeki potansiyel etkilerini keşfeder. Dizinin bölümleri, gelecekte karşılaşılabilecek çeşitli teknolojik ve toplumsal sorunları ele alırken, bazı senaryoların gerçekte uygulanma olasılığına dair endişeleri artırmıştır. Çin’deki bazı uygulamalar, “Black Mirror” dünyasının gerçek hayatta karşılığını bulduğu endişelerini doğurmaktadır. Bu makalede, Çin’de “Black Mirror” dizisinden örnekler ve bu dizinin gerçek hayata yansımaları incelenecektir.
“Nosedive” adlı bölümde, sosyal medya puanlamaları insanların sosyal statüsünü ve günlük yaşamlarını belirler. Her bireyin sosyal puanı, toplum içindeki yerini ve olanaklarını etkiler.
“Fifteen Million Merits” bölümünde insanlar, sanal bir dünya içinde yaşar ve çalışır. Fiziksel aktiviteler ve görevler karşılığında “merit” adı verilen sanal para kazanırlar. Bu meritler, insanların hayatta kalmasını ve toplumda yükselmesini sağlar.
“Hated in the Nation” bölümünde sosyal medyanın gücü ve toplumsal yargıların nasıl tehlikeli sonuçlara yol açabileceği üzerinde durur. İnsanlar, sosyal medyada hedef gösterilerek toplumsal linç edilir ve bu durum ciddi sonuçlara yol açar.
Çin’in sosyal kredi sistemi, vatandaşların davranışlarını izleyerek ve değerlendirmeye tabi tutarak sosyal kredilerini belirleme kararı almıştı. Bu puanlar, bireylerin sosyal ve ekonomik haklarını etkilerken, statüsel profil oluşturmanın önünü açtı.
Çin hükümeti, bireylerin finansal geçmişi, sosyal davranışları ve kamuya açık bilgilerine dayalı olarak sosyal kredi puanlarını belirlemeye başladığı uygulamada, yüksek puanlar avantajlar sağlarken, düşük puanlar cezalandırıcı sonuçlara alabiliyor. Düşük puanlı bireyler, kredi alamama, seyahat kısıtlamaları, iş bulma zorlukları gibi cezalarla karşılaşabiliyorlar.
“Nosedive” bölümünde olduğu gibi, sosyal kredi sistemi insanların sosyal statüsünü ve günlük yaşamlarını belirlemede önemli rol oynuyor.
Ayrıca Çin, geniş kapsamlı yüz tanıma teknolojisi ve gözetim sistemleri kullanarak vatandaşlarını izlemekte ve takip etmektedir. Yüz tanıma kameraları, kamusal alanlarda bireylerin hareketlerini ve davranışlarını izler. Bu sistemler, suçların önlenmesi ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla kullanılır. Yüz tanıma teknolojisi, kişisel mahremiyetin ihlali ve bireylerin sürekli olarak izlenmesi konularında endişelere yol açmaktadır. “Hated in the Nation” bölümünde olduğu gibi, yoğun gözetim ve sosyal medyanın gücü, bireylerin yaşamlarını ciddi şekilde etkileyebilir. Çin’deki yüz tanıma teknolojisi, bireylerin sürekli olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi anlamına gelir.
“Black Mirror” dizisi, teknolojinin ve dijital çağın potansiyel tehlikelerine dikkat çekerken, Çin’deki bazı uygulamalar bu distopik senaryoların gerçek hayata yansımasını göstermektedir. Sosyal kredi sistemi, yüz tanıma teknolojisi ve sanal gerçeklik gibi uygulamalar, bireylerin özgürlükleri ve mahremiyetleri üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır. Bu gelişmeler, teknolojinin sorumlu ve etik bir şekilde kullanılmasının önemini vurgulamaktadır.